<p>Allah i&ccedil;in olan dostluğun şartları şunlardır:</p> <ol> <li>Dostlar birbirlerini ger&ccedil;ekten Allah rızası i&ccedil;in sevmeli, bu sevgiye hi&ccedil;bir d&uuml;nyev&icirc; ve uhrev&icirc; bir sebep karıştırmamalıdır.</li> <li>Dostlar, Allah rızasını arayıp g&ouml;zetmekte birbirlerine yardımcı olmalıdır.</li> <li>Dostlar arasında bir ilgisizlik ve umursamazlık olmamalıdır. Birbirlerinden g&ouml;rd&uuml;kleri sad&acirc;kat, ciddiyet ve gayrete g&ouml;re tam bir yardımlaşma ve dayanışma i&ccedil;inde olmalıdırlar.</li> <li>Dost, dostundan Allah&rsquo;ın r&acirc;zı olmadığı bir şey g&ouml;r&uuml;nce buna rız&acirc; g&ouml;stermemeli ve m&uuml;s&acirc;maha etmemelidir.</li> </ol> <p>Bilakis yumuşaklık ve g&uuml;zel &ouml;ğ&uuml;tle arkadaşına nasihat etmelidir. Bu kişi yapılan bu nasihat sonunda eski g&uuml;zel h&acirc;line d&ouml;ner, i&ccedil;inde bulunmuş olduğu bu yeni durumdan yani bid&rsquo;attan vazge&ccedil;erse yine kişi samimi dostluk ve beraberliğini s&uuml;rd&uuml;r&uuml;r. Nitekim &acirc;yet-i kerimede&nbsp;<strong>&ldquo;Ama siz d&ouml;nerseniz biz de d&ouml;neriz&rdquo;</strong>&nbsp;(İsr&acirc;, 8) buyrularak bu duruma iş&acirc;ret edilmektedir.</p> <h3><strong>Asr-ı Saadet&#39;ten Ger&ccedil;ek Bir Dostluk Hikayesi</strong></h3> <p>Dostluk, m&uuml;ştereklikten kaynaklanır. Ger&ccedil;ek dostluk, ayrı bedenlerin &acirc;deta bir kalple yaşamasıdır.</p> <p>Dostluk,&nbsp;sevenin sevilende kendi hus&ucirc;siyetlerini&nbsp;g&ouml;rmesinden kaynaklanır. Ger&ccedil;ek&nbsp;dostlar arasındaki muhabbet, fizikteki birleşik&nbsp;kaplar mis&acirc;li, his ve fikirlerde ayn&icirc;leşmeyi&nbsp;sağlar. Z&icirc;r&acirc; ger&ccedil;ek dostluk, iki g&ouml;n&uuml;l&nbsp;arasındaki cereyan hattı gibidir.</p> <p>&nbsp;</p> <p><strong>İKİNİN İKİNCİSİ</strong></p> <p>Riv&acirc;yet edildiği &uuml;zere birg&uuml;n Hazret-i Peygamber -sall&acirc;ll&acirc;hu aleyhi ve sellem- hastalanmıştı. Bunu duyan peygamber &acirc;şığı Eb&ucirc; Bekir -radıyall&acirc;hu anh-, derh&acirc;l m&uuml;b&acirc;rek h&acirc;l ve hatırlarını sormak i&ccedil;in Hazret-i Peygamber -sall&acirc;ll&acirc;hu aleyhi ve sellem-&rsquo;in ziy&acirc;retine koştu. Ancak o &Acirc;lemler Efendisi&rsquo;ni rahatsız bir h&acirc;lde g&ouml;r&uuml;nce dayanamadı ve eve d&ouml;nd&uuml;ğ&uuml;nde teess&uuml;r&uuml;nden yatağa d&uuml;şt&uuml;.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Birka&ccedil; g&uuml;n sonra sıhhate kavuşan Efendimiz -sall&acirc;ll&acirc;hu aleyhi ve sellem-, Eb&ucirc; Bekir -radıyall&acirc;hu anh-&rsquo;ın da hastalandığını işitti ve ziy&acirc;retine gitti. Hazret-i Eb&ucirc; Bekir&rsquo;e:</p> <p>&nbsp;</p> <p>&ldquo;&ndash;Ras&ucirc;lull&acirc;h seni ziy&acirc;rete geliyor!&rdquo; dediler.</p> <p>&nbsp;</p> <p>O peygamber &acirc;şığı hemen yatağından fırladı; b&uuml;y&uuml;k bir canlılık ve t&acirc;rifsiz bir s&uuml;r&ucirc;r i&ccedil;inde kapıya koştu. Hastalığından kurtulmuştu. &Acirc;lemlerin Efendisi&rsquo;ni kapıda karşıladı ve i&ccedil;eriye buyur etti. Onu b&ouml;ylesine sıhhat ve &acirc;fiyet i&ccedil;erisinde mesr&ucirc;r olarak g&ouml;ren Ras&ucirc;lull&acirc;h -sall&acirc;ll&acirc;hu aleyhi ve sellem- hayretle:</p> <p>&nbsp;</p> <p><em>&ldquo;&ndash;Senin hasta olduğunu s&ouml;ylemişlerdi y&acirc; Eb&acirc; Bekr!&rdquo;</em>&nbsp;dedi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Hazret-i Peygamber -sall&acirc;ll&acirc;hu aleyhi ve sellem-&rsquo;e aşk ve muhabbette herkesten daha ziy&acirc;de nasibd&acirc;r olan Eb&ucirc; Bekir -radıyall&acirc;hu anh-, Ras&ucirc;lull&acirc;h -sall&acirc;ll&acirc;hu aleyhi ve sellem-&rsquo;in ziy&acirc;retinden mest olmuş bir h&acirc;lde şu muk&acirc;belede bulundu:</p> <p>&nbsp;</p> <p><strong>&ldquo;&ndash;Y&acirc; Ras&ucirc;lall&acirc;h! Dostum hasta oldu; ona teess&uuml;r&uuml;mden ben de hasta oldum! O &acirc;fiyet buldu, ben de &acirc;fiyet buldum!..&rdquo;</strong></p> <p>Eb&ucirc; Bekir -radıyall&acirc;hu anh-&rsquo;ın bu ve benzeri dostluk ve muhabbet tez&acirc;h&uuml;rleridir ki, onu, Kur&rsquo;&acirc;n-ı Ker&icirc;m&rsquo;de buyrulan&nbsp;<strong>&laquo;ikinin ikincisi&raquo;</strong>&nbsp;olma şerefine n&acirc;il eylemiştir. Onun i&ccedil;in b&uuml;t&uuml;n mesele, Cen&acirc;b-ı Hakk&rsquo;ın r&acirc;zı olduğu ve bizleri istik&acirc;metlendirdiği g&ouml;n&uuml;l al&acirc;kalarını en sam&icirc;m&icirc; dostluk bağlarıyla kuvvetlendirmek ve b&ouml;ylece il&acirc;h&icirc; aşkın neşvesinden nasip alabilmektir. Z&icirc;r&acirc; ancak b&ouml;yle dostluklar, hak&icirc;k&icirc; m&acirc;n&acirc;da muhabbet ve aşktan hisse alabilirler.</p>