Yıl 1940. Emillah, İkindi namazını kılmak için Bafra Çarşı Camiine gitti. O gün sabahtan itibaren teşrik tekbirleri başlamıştı. Şadırvanda abdest alırken "Tanrı uludur" okunan sözde ezanı duyunca -lahavle- çekti sessizce. Rusya'da esirken Moskova Merkez Camiinde bile ezan asli şekliyşe okunuyordu. Elin Rus'u bile karışmamıştı ezana.

Farzı kılıp teşrik tekbirlerine başlandığında ne olduğunu anlamadan bir kamçının ucu yüzünü kesti. Daha doğrusu kamçı olduğunu da kan akan yüzünü eliyle kapatıp n'oluyor diye geriye döndüğünde anladı.

Kulağı dibinde biri "Şeriat mı getireceksiniz lan dürzüler! Devrimi gericilere boğdurmayacağız" diye böğürüp duruyordu. Föter şapkalı, kıpkırmızı suratlı, takım elbise kravatlı biri idi. Saftaki insanlara gelişigüzel elindeki kamçıyla vuruyordu.

Emillah kalkıp tam yumruğunu indirecekti ki birisi belinden çekip dışarı çıkardı.

O arada sonradan Karakol kumandanı olduğunu öğrendiği subay, onu arkasından kavrayıp elindeki kamçıyı alıp; "Kaymakam Bey, ayaklanan filan yok. Kurban bayramı girerken teşrik tekbirleri getirilir. Bu o" kararlı bir sesle karşısına dikildi. Eli kamçılı adam deli gibi burnundan soluyarak dışarı çıktı.

Emillah dışarı çıktıklarında beline sarılanın Çolak Mehmedali olduğunu anlayabildi. "Gel şu yüzünü bi yıkayalım hele" deyip Şadırvana oturttu.

-Bu nedir Gağa be! Bu çekilir eziyet mi? Bu nası zulümdür?

-Dur sus, başımıza iş çıkarma. Az denk dur da sileyim kanı.

-Nasıl durayım Gağa. Ben sekiz sene esir yaşadım Rusya'da. Bir vakit namazımı bırakmadım, bir orucumu yemedim. Elin gevuru bir günden bir güne ne namazıma karıştı ne orucuma. Gel memleketinde dayak ye hem de camide.

Hani biz gevurları kovduyduk?

Bu gevurlar kim peki?

(Öğlen Karanlığı) Orhan Baylan