Mescid-i nebevî’nin yeri nasıl tespit edildi? Eskiden orada ne vardı? İşte bu soruların cevabını bize Urve bin Zübeyr (r.a) veriyor:

 

Hicret esnâsında Rasûlullah (s.a.v) Kuba köyüne gelmiş, bir müddet orada kalmışlardı. Vakit tamam olunca bineklerine bindiler. İnsanlar yanında yürüyorlardı. Medine’ye vardıklarında devesi, (bugünkü) Mescidü’r-Rasûl’ün olduğu yerin yanına çöktü. O zamanlar Müslümanlardan bir grup orada namaz kılıyorlardı. Burası, daha evvel Es’ad bin Zürâre’nin himâyesinde bulunan Sü­heyl ve Sehl isimli iki yetîm çocuğa âid hurma kurutma yeriydi. Devesi oraya çökünce Allah Rasûlü (s.a.v):

“?Burası inşâallah bizim menzilimiz!” bu­yurdular.

 

Rasûlullah (s.a.v), bu iki genci davet edip, burayı mescid yapmak için kendisine satmalarını istediler. Gençler:

“?Hayır, burayı Size karşılıksız veriyoruz ey Allah’ın Rasûlü!” dediler.

Allah Rasûlü (s.a.v), onlardan hibe olarak almayı kabul etmediler, ücretini ödeyerek satın aldılar. Sonra oraya mescid bina ettiler.

 

DÜNYANIN EN KIYMETLİ KERPİÇLERİ

 

Mes­cid’in inşâsı esnâsında Rasûlullah Efendimiz de ashâbıyla birlikte kerpiç taşımaya başladılar. Kerpiç taşırken şu beyitleri okuyorlardı:

 

Taşıdığımız bu yük, Hayber’den getirilen dünyevî yükler gibi değildir

Ey Rabbimiz bu yük daha hayırlı ve daha temizdir.

Şunları da söylüyorlardı:

Ey Rabbim, asıl mükâfat âhiret mükâfatıdır

Ensâr’a ve Muhâcirler’e merhamet eyle!

 

Rasûlullah (s.a.v), müslümanlardan ismi bana verilmeyen bir kişinin şiirini okuyorlardı.”

 

Hadîsin râvîsi İbn-i Şihâb ez-Zührî (r.a) şöyle der:

“Hadislerde, Allah Rasûlü’nün bu beyitten başka tam olarak okuduğu başka bir beyit bize ulaş­madı.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45)

 

Rasûl-i Ekrem Efendimiz Mescid’in arsasını Hz. Ebû Bekir’in malıyla satın alarak onu da bu muazzam sadaka-i cariyeden nasiplendirdiler.