DİLİN KEMİĞİ

                Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar milyonların çeşitli lehçe, şive ve ağızlarla konuştuğu dilimiz, Anadolu’da yörelere göre söyleyiş farklılıkları göstererek günümüze kadar canlılığını sürdürmüştür. Özellikle coğrafi yörelere, bölgenin dağlık-ovalık oluşuna; halkının tarım, sanayi ve ticaretle uğraşması gibi durumlar sebebiyle kelimelerin aldığı şekiller ve tanımlama ifadeleri değişimlere uğramaktadır. Bu yazımızda dilimizin Anadolu’daki dokuz yüz yıllık sergüzeştini ele alıp incelemek yerinde olacaktı. Ancak yöresel bir bölgenin ağzıyla kullanılan Türkçeyi ele almayı daha uygun gördüm.

                İç Anadolu Bölgesinde iki yüz yıldan fazla hüküm süren Karamanoğulları beyliğinin kuruluş başkenti olan Ermenek yöresi sadece dışarı göç verip dışardan göç almadığından dil itibariyle fazla değişime uğramadan bu günlere ulaşmıştır. Gerek konuşma şekilleri, gerekse kullanılan kelimeler bu yöreye has özgün bir dil hüviyetindedir. Ancak son 30-40 yıldır yaygın olarak izlenen TV yayınları ve internet kullanımı sonunda konuşulan mahalli dili büyük değişime uğratmış, yörenin konuşma biçiminde medya lisanına doğru dönüşüm yaşanmıştır.

                Geçmişe duyulan özlem ya da hasret ifadesi olarak 50-60 sene öncesinin Ermenek ağzıyla yapıldığı varsayılan konuşmadan bir bölüm sunalım:

… …

-Memet! Oğlum eşşeği çıkart da örtme ağzındakı ters çuvallarını yükleyip bağa götürecez. Hayatın üstündeki sufanın eliböğründesinde takılı gorayı almayı unutman ha! Çükür ile iskelti de alın. Monan tembih ettiydi, çelenginin ucundakı pardı düştü düşecek, ona da yarın bi el atın.

-Alii, sen de güğüm ile helkeyi çeşmeden dolduruver, anan ekmek atacakmış, bağa getmeden aban hamırı yoğursun, ileğen ile senit musandırada durur, eyisıranıyla bişirgeç de ocağın ırafında, sitilin içinde uvra var onu unutmasın ha... Ben de ocağı hazır ediyin, saçayağının yanındaki eğsilerin üstüne bi kucak odun alagelin, boban delallardan yeni kesti geldiydi. Kirtikli sahanın içinde böreklik keş vardı, içine iki de eğrim doğransın…

-Boba! Çorbayı için de öyle inin aşşaya, sumadı serdim, sinialtını da koydum, suludiri de hazır zaten. Ağşama da kemikli ak ülübü vurdum mantıza… 

-Bu sumadın yanı neye dilinmiş böyle! Kız, sende örüde dikilip durma, otur haydi!

-Çocuk sındıyla oynarken etmiştir hazahır…

-Alii, sudan gelince kümesi açıver de tavıklar feriklerle bülüçleri yaysınlar bari…

-Nöğürün Memet, eşşek mi yüklen?

-Hı Hasan emmi eşşek yüklerin.

-Yan ipini kocacıktan çat da çuvallar ağdırmasın, kolanla kuskun az gevşek durur bi de onlara bak.

-Sağ ol Hasan emmi. Alii, gadaş samannığın duvarında bıçkıyıla kolasar var, onnarı da al da karağaç kütüğünü parçalarız.

……

-Ali, gediğin kabsesini eyice aç da eşşek takılmadan geçsin. Sayvandın önünden götürelim. Barananın önündeki evleklerin önüne tersi yıkalım. Çuvalın birini akyemiş ile çıbığın ortasına ötekini de evleklerin ayakucuna dökelim. Binardan suyu çevirip fidileri sulayalım, tersi de atarız.

 -Olur, ağa ben binardan gelirken biladanın önündeki arıktan kazayağı topluyum böreği eyi yenir.

-Eyi dedin kadaş, harpıştadan çıbık teveği de toplayalım. Uçları ellik gibi dilik olmasın aman.  Aban eyi sarma yapar. Ha, bi de dutun vaktı geçmeden çık ta bi ığşala, ağşam batırıktan sonra çocuklar yer, çıkarken omzuma basıp çıkarsın, inerken de zıyar inersin. Allovv şu alt daldakınlar eyi olmuş, onu eyi salla! Koca cevizin altını da bi dolaş, dalda kalıp düşen gıli filan bulursun. Belki teyinlerin sakladığı gömüler de çıkar.

   …… Ertesi gün

Evin babası sedirde minderin üstüne oturup çay içerken pencereden dışarıyı seyrediyordu. Dünün yorgunluğunu atmaya çalışırken elini çenesine dayadı, yokuşun başından aşağıya Göğlemezlerin evine doğru bakıp bir ah çekti, daldı gitti… Havluiçi’nden kimler geldi, kimler geçti, dedi. 60-70 sene bir film şeridi gibi gözünün önünden hepsinin hayalleri geçti… Çilingirlerden Mebus Abdi Efendi, Ahmet Efendi, Parlak Hüseyin Emmi, Bakafendilerin Hüsamettin Efendi, Doktur Osman, Kalan Ahmet , Bakımcı Yavuzer Durmuş, Zeybek Hasan, Sıhhiye Yörük Mehmet Ali, Mannak Hasan, Gök Hüseyin, Bakımcı Kamil, Hüsnü Atıcı,  Süleyman Yaka, Etçi Ahmet, Postacı Rifat Efendi, Fazlıoğlu Ali Emmi, Fazlı Abdurrahman, Tahirlerin Mustafa Emmi, Ormancı Hüsnü Nevruz, Hacı Yaka, Etçi Abdullah, Mehmet Nevruz, Sucu Hacı Hıdır, Mollaların Süleyman Efendi, Ali Niyaziler, Marangoz Zülüflü Ahmet Usta… 

Say say bitmez, giden dönmez vesselam. Hepsini rahmetle anıyoruz. Ruhlarına Fatihalar…

… …

Şimdilerde çoğu kullanılmayan ve muhtemelen yeni neslin bilmediği bu kelimelerin karşılıkları konuşmada geçiş sırasıyla aşağıda gösterilmiştir:

Gora       : Anahtar

Örtme     : İki yanı duvar üstü dam sokak girişi

Ters         : Hayvan gübresi

Hayat      : Avlu

Sufa        : Ahşap balkon

Çelengi   : Evlerin dam saçakları

Pardı      : Damlarda toprağın altına döşenen kalın tahta

Eliböğründe:Sufa ve sundurmaların altına çaprazlama

                   vurulan dikme 

Mona      : Babaanne

Ana         : Anne

Aba         : Abla

Ağa         : Abi

Emmi       : Amca

Güğüm     : Ayaksız bakır testi

Helke       :Yuvarlak bakır su kovası

Sitil          :Genelde yoğurt için kullanılan küçük bakraç

Uvra       :Unun eledikten sora kalan, hamurun iyi açılma-

                 sına ve yapışmamasına yarayan kepekli kısmı

Sumat       :Sofra örtüsü

Sinialtı     :Genelde ahşaptan açılır-kapanır/sabit üzerine          

                  Tepsi-sini konulan yükselti aleti

Suludiri    :Bulgur-düğürcükten yapılan kemik sulu çorba

Ak ülübü  : Beyaz Fasülye

Mantız     : Gaz tenekesinin içi sıvanarak yapılan, iki katlı,

                  yanmış kömürle yemek pişirilen seyyar ocak

Dilinmiş   :Kesilmiş

Örüde      : Ayakta durmak

Sındı        : Makas

İskelt        : Küçük kazma-çapa

Çükür       : Kazma

Hazahır    : Herhalde

 İleğen      :Leğen

Bişirgeç    : Şebit-yufka ekmeği çevirme şişi

 Eyisıranı  : Hamur kesme-sıyırma aleti

Senit          : Ahşap 20-30cm ayaklı ekmek yapma sehpası

Musandıra: Genelde mutfaklarda dolap üstü/tavan

                    arasında az kullanılan eşya konulan boşluk

 

 

Eğrim           : Domates

Saçayağı       :Yer ocaklarında üzerine tencere

Eğsi               : Ucu yanık odun

Kirtikli sahın : Kenarı süslü kesilmiş bakır tabak

Bülüç             : Piliç

Ferik             : Piliç/tavuk arası dönem

Kolan            : Semeri alttan sabitleyen enli kayış

Kuskun         : Semeri arkadan sabitleyen kayış

Yanipi          : Semere yüklenen çuval-odun-yükü sabitleyen ve

                       önden  çatan sağlı-sollu uzun halatlar

Kocacık        :Semerin yan ağaçlarının oluşturduğu çengeller

Gadaş          : Kardeş

Bıçkı            : Testere

 Kolasar       : İki ucunda sapı olan ve iki kişiyle kullanılan

                      büyük testere

 Gedik         : Bağ-bahçe girişi

 Kabse         : Gediklerde kullanılan eğreti ahşap kapı

Sayvant       : Eskiden ahşap çatılı iki katlı bağ-bahçe evi

Evlek           :İçine sebze fidesi ekilen büyük ark

Barana       : Asma bağlanan büyük kuru dallı ağaç

Çıbık           : Asma

Fidi             : Domates-biber-patlıcan vb. sebze fidesi

Binar          :  Pınar

Akyemiş      : Beyaz incir

Arık            : Su arkı

Kazayağı    : Arıklarda kendiliğinden yetişen börek yapılan

                     hoş kokulu bitki

Biladan      : Çınar Ağacı

Zıyınmak    : Kayarak inmek

Iğşalamak  : Sallamak

Harpuşta    : Asmalar için yapılan çardak

Çıbık teveği: Asma yaprağı

Allovv        : Abartı-çokluk-büyüklük ifadesi

Ellik          : Eldiven 

Gıli-gömü :Yeşil kabuğu olmayan veya topraktan çıkan ceviz

Teyin        : Sincap