Bir insanın neyi, nerede, nasıl konuşacağını, sözü nasıl söyleyeceğini, iyi düşünüp tartması gerekir. Söylenecek sözü öncelikle zihninde olgunlaştırmalı ve anlatmak istediğini en uygun sözlerle ifade etmelidir. Yunus Emre, söz konusunda dillere pelesenk olan dörtlüğünde sözün tesir gücünü ne güzel ifade eder:
 

 

Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağu’lu aşı
Bal ile yağ ede bir söz

 


Ağızdan çıkan söz yaydan fırlayan ok gibidir. Hele sözler yazıya dökülecekse daha bir itinalı seçilmelidir. Çünkü “İnsan ağzından çıkan sözün sahibi; yazıya aktarılan kelimelerin ise esiridir.” Onun için söyleyeceklerin her kelime itina ile seçilmeli, az ve öz konuşulmalıdır. Çünkü “uzun konuşanlar derdini anlatamayanlardır”. Meramını yanlış kelimelerle ifade edenleri, yerli yersiz konuşanları Hz. Mevlâna, ''Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma" diyerek ikaz eder.

 

Ne konuştuğunu bilmeyen, sözünün nereye varacağını düşünemeyen kimseler için eskiler “sap yeyip saman s….” derlerdi. Günümüzde böyleleri çoğaldı. Hele okumuş cahiller için söylenecek söz bulunmaz. Birde bunlar hasbelkader amir-memur, müdür-başkan, hele ayak oyunlarıyla genel başkan olmuşsa eskilerin sözü cuk diye duruma uyar. Gafletle “ben hiç söz veripte sözünü tutacak insan mıyım” der. Söz ola beri gele! Bu tipler hiç “sürçü lisan ettim” deme pişkinliğini de göstermez; hep “suyun üstüne çıkmaya” özen gösterirler. O yüzden cahille, özellikle okumuş cahille ülfet edip mükâlemede bulunmaktan sakınmak gerekir. Büyük şair Fuzuli bu konuda şöyle söyler:

 


Âlim ile sohbet etmek Lal-ü mercan incidir
Cahil ile sohbet etmek günde bin can incitir  

 


Bir atasözümüzde Fuzuli’nin beytini açıklar mahiyette cahilden kaçınmak ne güzel ifade ediliyor:

 

 

Âlim ile eyle ülfet, alırsın mertebe

Cahil ile etme sohbet dönersin merkebe

 

 

Dilimiz o kadar zengin, o kadar ifade biçimleri, anlatım yolları vardır ki dilimizin bu yönü diğer dillerde az rastlanan bir husustur. Ancak, imkânsız olayları, olmayacak durumları abartı ile ifade etmek, aşırı mübalağa yapmak, yine eskilerin deyimiyle “habbeyi kubbe yapmak”, akıl ve mantık sınırlarını zorlayan ifadeleri dile getirmek de bize has bir özelliktir:

 


Sağır işitip bayılır!
Elsiz dövüşe koyulur!
Çıplak derki ben korkarım:
Arada âdem soyulur!

 


Bu sebepten sözünü ne zaman, nerede, kime hitaben ne söylediğini iyi bileceksin. Çünkü ''Gafile kelâm, nafile kelâmdır" vesselâm...